Din kavramı, insanlığın varoluşundan bu yana sosyal hayatta var olagelmiştir. Bu bakımdan din tarihi aynı zamanda insanlığın da tarihidir. İnsanoğlunun yeryüzündeki binlerce yıllık varoluş serüveninin bir özeti, her ne kadar pek farkında olmasak da tüm kutsal metinlerde ve mitolojik söylencelerde mevcuttur ve araştırmacılar tarafından deşifre edilmeyi beklemektedir.
İnsanlık tarihinin en önemli kırılma noktası Nuh Tufanıydı. Bu, büyük bir jeolojik hadise olduğu gibi en az o büyüklükte ve önemdeki bir sosyolojik hadiseydi. Nitekim bugün incelediğimizde çok sayıda antik toplumun, aynı Tufan hikâyesinin farklı versiyonlarını, yazılı kaynaklarıyla günümüze aktardıklarını görebiliriz. Sümer’de Nuh peygamberin Utnapiştim karakteriyle temsil edildiği mitolojik Gılgamış destanı, bunun en belirgin örneğidir.
Bir hikâye kişiden kişiye anlatıldıkça değişir, deformasyona uğrar. Meşhur Braveheart (Cesur Yürek) filminde M.S. 13. Y.Y.’da yaşamış, ufak tefek bir adam olan William Wallace’ın İngilizlere başkaldırdıktan sonra İskoçlar tarafından efsaneleştirildiğini ve ardından Wallace karakterinin savaş meydanında kendisini ilk kez gören ve şaşıran İskoç milislere “ben sizin sandığınız gibi iki metre boyunda, bir dev gücünde ve ağzından alevler saçan bir adam” değilim diye karşılık verdiği sahneyi hatırladıkça hep gülümser ve “sosyal psikolojiye dair verilmiş ne güzel bir örnekti” diye düşünürüm. Önemli toplumsal karakterlerin, insanlar tarafından tanrılaştırılması her zaman kolaylıkla gözlemleyebileceğimiz sosyolojik bir olgudur. Hele bu önemli kişiler bir de peygamberler olursa tanrılaştırılmaları neredeyse kaçınılmazdır. Hıristiyanların “İsa Tanrıdır” demeleri bu duruma verilebilecek en güncel örnektir. Öyleyse aynı durumun, antik toplumlarda da vuku bulmuş olmasını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Eski Mısır’daki “tanrıların”, bir kısmı Atlantis veya daha önceki dönemlerde yaşamış peygamberler olduğuna dair ipuçları mevcuttur. Örneğin; “Güneş Tanrısı” Ra’nın, Yusuf peygamberin rüyasında “Güneş” sembolüyle gördüğü Yakub peygamber olması muhtemeldir. Çünkü Yakub peygamberin diğer adı İs-ra-il’dir ve bu ismin etimolojisini incelediğimizde karşımıza oldukça ilginç detaylar çıkar. Kelimenin sonundaki İl ifadesi tüm antik Ortadoğu dillerinde tanrı anlamına gelir. Mısır’ın Ra “Tanrı”sını Pers mitolojisinde Güneş Tanrısı Mithra (“th” harfleri s gibi okunur) olarak görürüz. Bunları bir araya getirdiğimizde karşımıza güneş ile sembolize edilen Mis-ra-il adında bir karakter çıkar ki bunun tesadüf olduğunu düşünmek biraz zordur.
Bu konuda verebileceğimiz diğer bir örnekse bazı Kur’an müfessirlerinin bir Eksi Mısır “Tanrısı” olan Osiris’in aslında İdris peygamber olduğu konusunda hemfikir olmasıdır. Tevrat’ta İdris’e karşılık gelen Hanok da aynı şekilde Osiris’le ilişkilendirilir.
Eski Yunan mitolojisinin Eski Mısır mitolojisi ile neredeyse bire bir örtüştüğü tüm tarihçiler tarafından kabul edilen bir durumdur. Eski Yunan’a daha farklı bir açıdan bakarsak Olimpos tanrılarına ve onlara muhalif olarak ortaya çıkmış “Tanrısal” bir ırk olan Titanları görürüz. Titanların, tıpkı İsrail’in çocukları gibi 12 kardeş olması ve “üstün insan ırkı” olarak görülmeleri de yine ilginç benzerliklerden biridir. Aynı sayıya Olimpos’taki “Tanrılar” meclisinde de rastlarız. Ama tabii tüm karakterlerin bire bir örtüşmesini de bekleyemeyiz. Çünkü ortada asırların getirdiği deformasyonlar söz konusudur.
Burada mitolojik karakterlerin hepsinin birer peygamber olduğunu söylemeye çalışmıyorum. Bunların mücadele ettikleri kişiler ve kendilerine yardım eden kişileri de bu anlatımlarda görüyoruz. Bu hikâyeler aslında sadece dini hikâyeler değil aynı zamanda tarihsel olayların da bir çeşit betimlemesi olarak görülebilir. Bu konuyla ilgili yapılabilecek spekülasyonlar bir yana, dikkat edilmesi gereken bir husus da şudur:
İlk insan olan Adem, aynı zamanda ilk peygamberdi. Dolayısıyla vahye muhataptı ve vahiy geleneği ondan sonra da devam etti. Aktarılan bilgiler insanlar tarafından bozulup değiştirildikçe yeni peygamberler hatırlatıcılar olarak gelmeye devam ettiler. Bunlar Mısır ve Sümer dâhil bütün toplumlara ulaştırıldılar.
Bir takım tarihçilerin Sami kutsal metinlerinin, Mezopotomya efsanelerinin uyarlanmış, hatta daha kaba bir tabirle araklanmış olduğunu öne sürmeleri ciddiyetsiz ve mantıksız bir yaklaşımdır. Çünkü aynı kaynaktan aktarılan ve tarih sahnesinin çeşitli dönemlerine ulaşan bilgiler arasında birçok paralelliğin bulunmasından daha doğal bir şey olamayacağı herkesin kolaylıkla anlayabileceği bir durumdur.
Hamza Yardımcıoğlu
02.04.2012
hamza bey
ister inanın ister inanmayın cumartesi akşam eşimle titanların öfkesi filmini izledim eve dönerken eşime bu yunanlılar, mısırlılar ve bunlar gibi birçok toplum üstün özellikte gördükleri kişileri tanrı olarak vasıflandırıyor olabilirler diyordum ki yazılanızı sürekli okurum bugünde bu yazınızı gördüm.
nuh a.s gemisi ile ilgili kitabınızı okudum ve herşey biryana geminin şekli süper bir tespit hep gemiyi hayal ederdim ama tahtadan gemi hiç aklıma yatmıyordu.
çünkü son yüzyılda okuduğum gelişmeler ışığında 40000 yıllık insanlık tarihinde insanların tahta ve dünyadan çok uzaklara kadar gidebilmişlerdir dedirtiyor.
saygılarımla, başarılarınızın devamını dilerim.
Teşekkürler Mehmet Bey, eksik olmayın.
geminin tahta olması zaten saçma ve akla mantığa uygun değilki
o Allah’ın peygamberi tahtadan gemi yapması vahi sonucu verilmiş bir bilgidir? Bide söyle bi şey var ki bunu da bana geometri hocam söylemişti o zaman teknoloji çok gelişmiş bir haldeydi şimdiki zaman ki gibi dünyayı sel bastığında her şey yok oldu demişti tabi ne kadar doğrudur bilinmez sonuçta insanlık o kadar asır teknolojiyi geliştirmiş olabilir.
bu arada Allah ona tavuğun göğsüne bakarak bir gemi yapmasını vahi etti. Peygamber sonuçta onların özelliği vahi gelmesi, şaşmamak gerek tahtadan gemi yaptığına..konu hakkında bilgi sahibi olup da yorum yapmanız rica ederim, aklınıza takılan varsa mutlak yanıtı da mevcuttur İslam da hiçbir şey yanıtsız değildir …saygılarımla..
akla mantığa uygun olan ne peki yada sizin aklınaza uygun olan ne yazsaydınızda bizde akla uygun olan ne görseydik. bir fikir belirttik alta yorum yazıyorsun benim yazdığıma yorum yazıyorsun. yazıyı oku o yazıya yorum yap.
Hamza beyin bu konudaki araştırmalarını zaten daha önce okumuştum. Diyarbakır mevkii uygun duruyor. Deniz olmayan bir kısım yerde yüzse yüzse ya çok gelişmiş bir kara aygıtı gider, gemi şeklinde yada eskiden oralar denizken yine çok gelişmiş bir korunaklı gemi yüzer. Hamza beyin yazısına gelince Idris ve Osiris benzetmesi doğrudur çünkü Mısır bölgesinde, mısırlılar, yunanlılar, ve müslümanlar yaşadığı için, benzer isimler vermiş olabilirler.
Tüm tanrıların kökeni gökteki cisimlerden secilmistir.
osiris venüsün yeniden dogmadan önceki halidir. yeni venüs ise horus tur.
cünkü eski venüsün basına bir ” iş ” gelmistir.
Ra ise cok daha karmasık günes benzeri bir cisimdir…
insan ırkı normal olarak bir tanrı arayışı içindedir; bazıları bulur,bazıları bulduğunu sanır, bazıları bulamaz ,bazıları ise bulmak istemez.Bana bir insanı tanrı olarak görmeleri hep saçma gelmiştir helede peygamberleri,müslümanlığı yaymak adına insanlığı aydınlatmak için gönderilmiştir, bir peygamber bu mesajı yayarken diğer insanlar onun tanrı olduğu kanısına nasıl kapılır şaşıyorum doğrusu hadi her şeyi bi kenara bırakalım o sonuçta bir insan ..
İsa horustan turemistir ibrahimin kokenide bir hint tanrisi olmasi muhtememeldir,her yeni cikan din bir oncekini degerini dusurmustur.Butun dinler temelde doga ustu bir guc arti insan aklinin sinirlarini zorlayan gercek disi mitolojilerden turemistir her din ayri bir sacmaliga yelken acmistir.Tanrinin 124 bin peygamber gonderdigi ( oncesinde yuzbinlerce cok tanrili inanclar hakimdi. ) fakat yinede insanlar tanriya ikna olmayip onun yerine kendi kurguladigi tanrilara ibadet etmis.Peygmberlerde goruldugu gibi yari tanri yada mitolojik karakterlerden olusan doga ustu guclerdir.Gercekte isa kim musa kim suleyman kim ibrahim kim nerde yasamistir hangi sartlarda hayatini devam ettirmistir yasadiklari olaylar nedir vs kimse bilmez ve peygamberlerin 123999 u insanlaria dogru yolu gosterememis sadece bir tanesi onlari dogru yola ikna etmis.Ornegin turklerin goktanri yada samanizm inancinda.herhangi bir araci yada secilmis insana rastliyamayiz.Ayin.2 ye ayrilma mitolojiside turklerin goktanri inancindan calintidir.Goktanri ayi 3 e bolerek turklere mesaj gonderildigine inanilirdi.Bu gunde muhammed peygamberin ayi 2 ye ayirdigina inanilir.Yani butun dinler derleme mitoloji ve kopya olarak birbirinden turemistir.Muhammed peygamber ayi 2 ye ayirmis ay dagin iki ucuna degmis fakat kimse iman etmemis.Fakat mekke fethedilince herkes imas etmis gulsemmi aglasammi bilemedim 🙂
Hamza Bey, yazınızı okudum ama mitolojideki putları Hak peygamberlere dayandırma teorinizi doğru bulmuyorum. Aynı sitede yazan yazar arkadaşınız Gül TEMEL’in “Mitolojik Sır-Israel” yazısını okumanızı rica ederim. https://anahtar.tv/2013/09/16/mitolojik-sir-israel/
İnançlar tarih boyunca farklı durumlara göre şekillenmiş ama her masalda(Mitoloji) bir gerçek var Allah,Melekler,Doğa Olayları ve Fizik Kuralları İlahi Kurala göre vahiy ile gelmiştir Hiçbir kavim yoktur ki Peygamberi olmasın..Son Peygamber Efendimize kadar…Ben bir Uzakdoğu gezisi esnasında Budist Rahiplerin gün ağarırken yaptıkları Ritüelleri gördüm ..Dinimizin direği Namaza o kadr benziyordu ki,,,Hayretler içerisinde kaldım yani İnsanoğlu gelen Fıtrata uygun emir ve yasakları çarpıtıp Puta,Ruha,Haşa Tanrıya benzetiyor..Ama azgınlığından ama cahilliğinden yada cahil bırakanlardan dolayı..Zira Tüm Ruhban sınıfları ile Feodal yapılar nemalanmak için Entropi yasalarını ve insanların Korku duyuları ile cahilliklerini kullanıyor.
Nuhun gemisi konusuna gelince Afyon Dinarda Nuh ve ogullarından biri adına bastrılmış bir para bulunmuş,ve civarda Nuh adında bir de köy mevcut…Dünyada da epey yankı bulmuş ama bizde pek rağbet yok.Batı nereye bak derse biz oraya bakıyoruz.Selametle..