Yazar: 23:17 Anahtarcı Yazıları

Batı Medeniyetinin Şifresi: Bilgi Tekeli

İnsanoğlu dünyaya adım attıktan itibaren, hayatına devam edebilmek için iki unsura ihtiyaç duyar; gıdaya ve bilgiye. Bu aynı zamanda dışarıdan bünyesine kattığı iki ana unsurdur. Gıda ne kadar temiz ve sağlıklıysa, bilgide ne kadar hakiki ve doğruysa insan bünyesi de o kadar düzgün çalışır. Aynı şeyi toplumlar içinde söylemek mümkündür. Toplumların maddi ve manevi varlıklarının toplamı medeniyeti ifade eder ve yüzyıllarca oluşan bilgi birikiminin bir sonucudur.
 
21. yüzyılın başlarında olduğumuz günümüzde, dünyamızda hakim olan medeniyetin Batı Medeniyeti olduğunu görüyoruz. Bunun en temel sebebi ‘Bilgi Medeniyeti’ olmasıdır ve bilgiyi tekelinde bulundurmasıdır. Bir zamanlar İslam Medeniyeti’nde olan bu özellik bugün batının elindedir. Bilgi üretme bir akıl faaliyetidir. Aklın yakıtı bilgidir. İslam’ın en temel kaynağı Kuran-ı Kerim’de beş yüzden fazla ayet-i kerimede akla ve aklın işlevlerine vurgu yapılır. İslam Medeniyeti’nin üstünlüğünü kaybetmesi Kuran’dan kopuk bir Müslümanlığın en büyük göstergesidir. Hatta Kuran’a göre Hz. Adem’in meleklerden üstün mahiyette olması, Hz. Adem’e Yüce Allah’ın isimleri öğretmesindendir. Yani burada bir bilgi üstünlüğü vardır. Bakara Suresi 31.-32. ve 33. ayetlere baktığımızda bunu görmekteyiz:
 
31. Allah Adem’e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi.
32. Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler.
33. (Bunun üzerine: ) Ey Âdem ! Eşyanın isimlerini meleklere anlat, dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semâvat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.

 
Batıya göre bilgi temel itibariyle çalıntıdır. Tevrat’ın yaratılış bölümünde Adem’in iyiyle kötüyü bilme ağacından yediği söyleniyor:
 
”Rab Tanrı Aden Bahçesi’ne bakması, onu işlemesi için Adem’i oraya koydu. Ona ‘bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin’ diye buyurdu. Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.” (Yaratılış 2:15- 17)
 
Ardından yaratılış bölümünde meyvenin yendiği, ikisinin de gözlerinin açıldığından bahsediliyor. Burada bilginin meyveyle sembolize edildiğini söylemek mümkündür. Günümüzde yaygın olarak bilinen bilim ve teknoloji şirketinin ısırık elma simgesini kullanması boşuna değildir.
 
Batı Medeniyeti’nin temellerinden biri Antik Yunan Medeniyeti’dir. Yunan Mitolojisinde yer alan ‘Prometheus Efsanesi’ bununla ilişkilendirilebilir. Prometheus ateşi çalıp insanlara vermiştir. Günümüzde Prometheus’un izdüşümü, dünyayı yönlendiren elitin tanrısı ‘Lucifer’dir. Latincede Lucifer ‘Işık Getiren’ anlamına gelmektedir. 16. yüzyıl başlarında kabala öğretisinin yaygın olduğu İspanya’da neşet etmiş bir örgüt olan ‘Alumbrado’, ‘aydınlatma’ demektir. Batı toplumunda 17. ve 18. yüzyıllarda gelişen bilgiyle beraber bu döneme verilen isim ‘Aydınlanma Çağı’dır. Günümüzde sıkça bahsedilen, Bavyera’da 1776 yılında kurulan ‘İlluminati’, ‘Aydınlanmışlar’ demektir. Bazı kapalı gruplarda ‘ışık, ziya, nur’ gibi kelimelerin kutsal olması konumuz açısından çok manidardır.
 
”Faks çok ciddi bir icattır. Bu cihazın icadı ile halkın kullanımına sunulması arasında geçen süre, ortalama bir insan ömrüne yakındır. Yani şunu demek istiyorum; istihbarat örgütlerinin kullandığı ama halkın bilmediği ve belki de 30-40 yıl daha bilmeyeceği nice teknolojik gelişmeler var.”
Prof. Dr. Haluk Nurbaki

 
Batı Medeniyeti’nin dünya üzerindeki tahakkümünün altında yatan neden bilgiyi tekelinde bulundurmasıdır. Kritik bilgileri elinde tutan bir avuç azınlık, bu bilgileri paketler halinde topluma yansıtır. Bu, sistemi kontrol etmenin bir yöntemidir. Laboratuvarlar da gizli olarak yürütülen faaliyetler, bir süre toplumun geniş kesimlerine ulaşmaz. Vakti geldiğinde piyasaya sürülürken aradan geçen zaman, yeni bilgileri beraberinde getirir. Bu da tahakkümü devam ettirir. Yani kritik bilgiler piramitin altında yer alan geniş kitlelerden gizlenir. Bu yöntem yüzyıl süren bir planlamayı içerir. Batı Medeniyeti’nin hakim olmaya başladığı 18. yüzyıl başından itibaren her yüzyılın başında yeni bir dünya kurulmasının nedeni budur. 21. yüzyılın başında yaşadığımız bu kaos ortamının sebebi de budur. Yeni yüzyılın başından itibaren piyasaya yeni bilgilerin sürülerek eski yüzyılın dünyası yıkılmaya, yeni bir dünya kurulmaya çalışılmaktadır. Araştırmacılar buna ‘Enigmatik Çağ’ (Muamma Çağı) demektedir. Yani eski bilgilerin geçerliliğini yitireceği, yeni bilgilerle her şeyin belirsizleşeceği bir çağ. 21. yüzylın dünyası da tıpkı 18., 19. ve 20. yüzyılın dünyaları gibi yeni bilgilerle kurgulanmaya çalışılmaktadır.
 
Birinci sanayi devrimi, telgraf ve kömür; ikinci sanayi devrimi, telefon ve petrol; üçüncü sanayi devrimi ise internet ve bilgi ekonomisi üzerine oturuyor. (Ramazan Kurtoğlu, 2016) 2000’lerin başından itibaren internetin dünya üzerinde yaygınlaştırılması, yeni dünyanın oluşturulabilmesi için bilinçli bir tercihtir. Bu sürecin 2025 yılına kadar süreceği söylenmektedir. Planlanan şekilde giderse 2025’te yepyeni bir dünya görebiliriz. Belki de 2025 yılından sonra bilgi üretiminin de yavaşladığını ve duraksadığını göreceğiz. Bilimsel çalışmalar aynı hızla devam edecektir, ancak bu gizli laboratuvarlarda halka yansıtılmayacak şekilde devam edecektir. Günü geldiğinde bu bilgilerde piyasaya daha yeni bir dünya kurmak için sürülecektir. Misal verirsek; 2100 yılında piramitin en aşağısında yer alanlar 2025 yılının bilgileriyle yaşarken, bilgiyi tekelinde bulunduranlar bizden 75 yıl bilimsel ve teknolojik olarak ileride olacaklardır.
 
Kaynakça
Ramazan Kurtoğlu, Cansu Canan Özgen (2016). Küresel Düzenin Şifreleri. İstanbul: Asikitap.
 
 
Yazan: Ömer Faruk Boybay

(Visited 92 times, 1 visits today)
Kapat
Yandex.Metrica