Yazar: 15:23 Köşe Yazıları, Manşet Haberler, Politika

Yeni Eskiyi Yener…

Sayın cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu süreci hatırlayalım. Gençti, heyecanlıydı, hatipti, halkın içindeydi, muhafazakar/müslüman geçmiş ve hak/hukuk/adalet söylemleriyle dönemin Refah Partisi’nin Adil Düzen söylemi bir araya gelmişti. Tüm bu birleştirici özellikler, paramparça olmuş seçmenin birleşebileceği bir adam için bulunmaz bir nimetti ama 94 yılında %25 kadar bir oy ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Ancak rakipler yaşlıydı, yıpranmıştı, nesil değişmişti ve daha güçlü olmak gerekiyordu. Mağdur olmak gerekiyordu ve Pınarhisar günleri bunun içindi… Yeni, eskiyi yendi.

Avrupa ve Amerika’nın ortak kararı ve İngiltere, İsrail desteği arkasında olan küreselleşmeci bir iktidar, eğer siyasal islamcıysa, Ak Parti iktidarı kaçınılmaz olur, oldu. Önce saldırgan medya sonra medya tekelleşmesi ile bu iktidarın oy oranlarının %50 olması için yeter de artardı, öyle oldu. Tabi Türkiye’nin ezilen, Şerif Mardin’in deyimiyle “çevre”nin temsilcilerinin iktidara gelmesi sonucu karşı blokta yer alan “merkez” kaybettiği halk desteğinden sonra uluslararası desteksizliğiyle marjinalleşmeliydi, öyle oldu. Yeni, eskiyi yendi.

Marjinalleşen ve antidemokratik eylemlere yönelen “merkez” askeri vesayeti kullanmaya çalıştıkça, yeniyi destekleyen küreselleşmeci emperyalizm, ordunun gücünü zayıflatmak için elinden geleni yaptı. Çevrenin elinde yetişmiş adam olmaması, Gladio’nun bizzat sürece dahil olmasını gerektirdi. Gladio bu dönemde karşımıza FETÖ olarak çıktı. İktidarın meşruiyetini ve gücünü bürokraside hissettirebilmek için FETÖ kullanılmalıydı, öyle de oldu. Ordu yıpratılmalıydı, yargıya siyasi müdahaleler yapılmalı ve Gladio yargıda güçlenmeliydi, öyle de oldu. Yargı eliyle yapılan Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Ay Işığı, Sarıkız vb. operasyonlar küreselleşmeci gücün, ulusal güç ile savaşının sonuçlarıydı. Yeni, eskiyi yendi.

Uluslarası ittifakların Türkiye’yi bir çatışma alanı olarak kullanmaları farklı sonuçlar doğurdu. Küresel Dünya Nizamı’nı sağlayan uluslararası güçlerin, bu nizamı yaratırken ellerindeki mutlak güç olan finansal gücün nimetlerini Türkiye’ye getirmesi gibi, ama şartla. Üretme, sat, bağlan, refahı arttır ama bensiz refah olmasın. Al parayı yolu yap sonra arabayı benden al. Bu dönem Türkiye’nin bolluk ama bereketsizlik yılları olarak tarihe geçti.

Türkiye, Türkiye’den yönetilmemenin bedelini ödeyecekti. ABD’de demokratların iktidardan gitmesi ve yerine gelen Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Trump, küreselleşmeci politikadan, ulus devletçi politikaya Amerika’nın yönünü çevirdi. Tek tek ne yaptığını açıklamayacağım. Yeni, eskiyi yendi ve Türkiye’de yansımaları kaçınılmazdı.

Hasan Basri Akdemir

twitter.com/hbasriakdemir

(Visited 77 times, 1 visits today)
Kapat
Yandex.Metrica