Geçtiğimiz günlerde Habertürk TV’de yayınlanan Enine Boyuna isimli tv programında büyük bir tartışma yaşandı.
Konuklar arasında bulunan Hürriyet gazetesi yazarı Nedim Şener ve Habertürk yazarı Sevilay Yılman arasında yaşanan tartışma o kadar hararetlendi ki, programın moderatörü Hülya Hökenek programa ara vermek zorunda kaldı.
Peki neydi bu kadar hararetli bir tartışma yaşanmasının sebebi?
Çözüm süreci!
Sevilay Hanım çözüm süreciyle ilgili olumlu düşüncelerini ve desteğini anlatırken, “bugün olsa yine destek veririm” minvalinde sözler edince Şener dayanamadı ve yoğun bir eleştiri yağmuru başladı.
Sevilay hanımın temelde söylediği şeyler şunlardı, “çözüm süreci olmalıydı ve AK Parti bunu başlattığı için onların yanında oldum. Bugün bu adımı kim atarsa atsın yine yanlarında olurum.”
“Utanma” Polemiği
Sevilay hanım bunlardan üstüne basa basa bahsedince, Şener dayanamadı ve araya girerek yüksek bir ses tonuyla eleştirilerini yapıp, Sevilay hanımın “utanması” gerektiğini ve değil gazetede yazmak sokağa bile çıkamaması gerektiğini söyledi. Sevilay hanımsa buna karşılık utanmadığını belirterek, o dönem çözüm sürecine destek veren herkese bunu diyebilir misin mesela Hakan Fidan’a diyebilir misin diye soru yöneltti. Nedim Şener ise evet diyorum diye cevapladı.
Çözüm Süreci ve Çözülüm Süreci
Buraya kadar bir futbol maçı oynanıyormuşçasına bunları anlatmamın sebebi bu tartışma üzerine birkaç kelam etmek istememdir.
Öncelikle bir soru!
Adına “Çözüm Süreci”, “Kürt Açılımı”, “Barış Süreci” denilen bu süreç boyunca yaşananlardan sonra Türkiye ne kazandı?
- Terör bitti mi?
- Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ekonomi, altyapı ve üst yapı bakımından zenginleşti mi?
- Teröre verilen destek azaldı mı?
- Toplumsal uzlaşı sağlandı mı?
- Memleketin her yanında memlekete katma değer kazandıran, istihdam sağlayan fabrikalar, sanayi bölgeleri kuruldu mu?
- Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde tarım ve hayvancılık Cumhuriyet tarihimizde parmak ısırtacak seviyelere ulaştı mı?
- Uluslararası arenada emperyalist devletler, “Evet, Türk devleti elinden geleni yaptı. Tüm suç PKK’nın ve biz kendi ülkemizdeki tüm PKK yapılanmalarını darmadağın edeceğiz.” diye açıklamalar yaptılar mı?
- Memleketteki tüm “aydın” geçinenler, “Evet, Türkiye Cumhuriyeti büyüklüğünü gösterdi. Fakat PKK silah bırakmadı. PKK leş yiyici bir terör örgütüdür.” diyebildi mi?
Koca bir “HAYIR!”
Peki ne oldu süreç boyunca yaşananlardan sonra?
- PKK terörü şehirlere indi. Şehirlerdeki teröristleri temizlemek uğruna onlarca şehid verildi.
- Türk devleti, Cumhuriyet tarihi boyunca hiç göstermediği kadar zaafiyet gösterdi.
- Teröre verilen destek azalmadı, aksine siyasi sahnedeki temsilcilik gücü arttı.
- Toplumsal uzlaşı sağlanamadı.
- Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kurulmak istenen fabrikalar, sanayi tesisleri, altyapı-üstyapı çalışmaları sabotaja uğradı, yakıldı, yıkıldı.
- Tarım ve hayvancılık daha iyi bir duruma gelmedi.
- Emperyalist devletler, PKK’ya sahip çıkmaya devam etti. Türk devletine “katil”, “katliamcı” muamelesi gösterdi.
- Memleketteki bazı “aydın” geçinenler, “İyi bir süreçti. Keşke devam etseydi” dedi.
Peki ne kazandık bu süreç sonucunda?
Sadece farklı mecralarda Kürtçe konuşabilmek mi?
Gerçekten onlarca şehidi, gerçekten devletin itibar kaybını sadece bunun için mi feda ettik?
Yıllar süren koca bir süreçten sonra tek elde edebildiğimiz şey bu muydu?
Bu hakkı tanıyabilmek için böylesine bir yıkım sürecine girmek zorunda mıydık? Yoksa başka yollar arayabilir miydik?
Eğer tüm bunlara rağmen hala “süreç gerekliydi ve yine olsa yine destek veririm” diyebiliyorsanız karşınızdaki insan da size “utanmanız lazım” der ve hatta ekler, “ben sizin yerinizde olsam sokağa bile çıkamazdım.”
Sevilay hanım, şimdi diyorsunuz ki, tekrar bir süreç olmalı ve böyle olursa ben bu süreci başlatanların yanında olurum.
Yani diyorsunuz ki, tekrar bir çözülüm sürecine destek veririm.
Yani diyorsunuz ki, terör örgütüne güvenilebilir, onlar sözlerinde dururlar.
Yani diyorsunuz ki, sonunda onlarca şehid vermek riski olsa bile bu riski almaya değerdir.
Yani diyorsunuz ki, Türk devleti içerde ve dışarda ne kadar itibar kaybına uğrarsa uğrasın buna değerdir.
Yani diyorsunuz ki, özerklik ve hatta bölünme bile konuşulmalıdır.
Kusura bakmayın Sevilay hanım, biz bu tiyatroyu daha önce gördük. Ve size sözümüz olsun, bu vatanın, bu memleketin vatansever vatandaşları olarak, bu sefer bu berbat tiyatronun oynanmasına izin vermeyeceğiz. Bu sefer şehitlerimizin gelmesine, devletimizin itibar kaybına uğramasına, zaafa uğramasına izin vermeyeceğiz. Bu sefer sonu türlü iğrençliklerle biten sizin o “Polyanna” hayallerinize izin vermeyeceğiz.
Fakat biliyorum Sevilay hanım, insanlar size ne söylerse söylesin, siz bu Polyannacılar kafilesinde olmaya devam edeceksiniz. Sebebini kendi vicdanınızda sorgulayın. Biraz kalmışsa, size doğru cevabı verecektir.
Son söz: Devlet, Polyannacılık oynayarak yönetilmez.
Yazıda bahsi geçen programın ilgili kısmına aşağıdaki videodan ulaşabilirsiniz.