2013 yılında bir yazı yazmıştım. “Fidan büyüyor Bond izliyor” ismini taşıyan bu yazı Hakan Fidan ‘ın o dönem uğradığı saldırıları konu alıyordu.
Yazıyı yazdığım tarihte henüz Hakan Fidan MİT Müsteşarlığına getirileli 3 yıl kadar olmuştu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en genç MİT müsteşarı olarak adını duyurmuştu.
O günden bugüne yaklaşık 7 yıl geçti. Fakat değişen hiç bir şey olmadı. Fidan’a saldırılar hem içeride hem dışarıda devam etti.
Hakan Fidan için yazdı: Sultan ve Süleymani
Geçtiğimiz günlerde, Anadolu Ajansı‘nın aktardığına göre İsrail’de Netanyahu’ya yakın olduğu iddia edilen Makor Rishon isimli gazetede ilginç bir makale yayınlandı. Pazit Rabin isimli gazeteci, “Sultan ve Süleymani” başlıklı yazısında, “Şimdi Kasım Süleymani, yerin üç arşın altında yattığına göre, onun ikizi olan Türk İstihbarat Servisi (MİT) Başkanı Hakan Fidan’ın komplolarına odaklanma zamanı geldi.” şeklinde tehditvari cümleler kullandı.

Makor Rishon gazetesinde Pazit Rabin imzasıyla Hakan Fidan için yayınlanan yazının başlık ve girişi.
Pazit Ravina kendisini savundu
Yazı baştan aşağıya kadar Süleymani ve Fidan’ı karşılaştırmayla, onları birbirine benzetmeyle geçiyor. Ancak bu haberlerin Türkiye’de yayılmasının ardından Independent Türkçe’den Benan Kepsutlu, makalenin sahibi İsrailli kadın gazeteci Pazit Ravina’ya ulaştı ve yazısını sordu. Ravina buna karşı şu cümleleri kurdu:
“Türkiye’de benim yazım nasıl tercüme edildi bilmiyorum. Tam olarak hangi sözcükler kullanıldı bilmiyorum. Benim yazımda kendisini hedef gösterme gibi bir durum söz konusu değil, öyle bir amacım da yok. Belli ki yanlış tercüme edilmiş. Bu yanlış tercüme nedeniyle asıl şimdi ben hedef gösterilmiş olmuşum. Ben Hakan Fidan’ın sonunun gelmesini ya da Kasım Süleymani gibi olmasına dair asla bir şey söylemedim ve böyle ifade etmedim. Bu haberlerin kesinlikle aslı astarı yoktur. Tabi ki gazeteci olarak bizim elimizde olan bilgileri yazdım ama ne Hakan Fidan’ı hedef gösterdim ne de böyle bir niyetim vardı. Zaten böyle bir şeyi yapmak İsrail basın yasasında yasaktır.”
Ravina’ya sormak lazım, hadi diyelim ki çeviri hatası yüzünden sözlerin maksadını aşmış gibi bir görüntü oluştu. Peki bize anlatır mısın, Fidan’la Süleymani’yi aynı yazı içerisinde karşılaştırmak ve Süleymani’nin ölümünden de bahsettiğin bir yazıda neden Fidan’a da göz kırpmak ihtiyacını hissettin?
Sen kendi yazında neler anlattığını bilmiyor musun?
Yoksa o yazıyı operasyonel bir gazete olan Makor Rishon’da sizin adınıza yayınlanması için gazeteye doğrudan MOSSAD mı ulaştırdı?
Bir diğer konu ise duruma karşı Türk aydınlarından ve siyasetçilerinden yeterince ses çıkmamış olması.
Bahsi geçen yazı, Türkiye’de Anadolu Ajansı başta olmak üzere bir çok haber sitesi ve yayın organında yer buldu. Ancak buna karşı tepki gösteren kişi sayısı nedense bir elin parmaklarını geçmiyor. Herkes kulakları üzerine yatmış şekilde haberi okuyup geçti.
“İsrail’i hedef alan istihbarat faaliyetimiz yok”
Şimdilik en net tepkiyi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu gösterdi.
Çavuşoğlu, “bizim İsrail’i hedef alan ve düşmanlık içeren bir istihbarat faaliyetimiz yok. Aksine onların bu tür faaliyetlerini ortaya çıkarıyor. Aynı şekilde birçok oyunu bozarak dengeleri değiştiriyor.” diye cevap verirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, “Eğer biz İsrail medyasına göre hareket belirleyeceksek vay halimize. İsrail medyası da istihbarat başkanımız için böyle şeyler yazıyorsa doğru istikametteyiz. Hayırlı olsun!” şeklinde yazıyı yorumladı.
Yıllar önce de hem FETÖ kaynaklı hem de İsrail kaynaklı benzer saldırganlıklar olmuştu. Hatta Jewish Press isimli gazete Hakan Fidan’ı “Hakan Fidan bir sabah arabasında özel bir sürprizi hakediyor.” diyerek hadsiz bir şekilde tehdit etmişti.
Fakat aradan geçen bunca zamana rağmen, bir anda tekrar Fidan akıllarına geldi. Ya da akıllarından hiç çıkmadı ama tekrar tehdit etme ihtiyacı hissettiler.
Acaba sebep Trump ve Netenyahu’nun Kudüs kararı ve açıklaması öncesinde Türk istihbaratına ve onun temsilcisi Fidan’a gözdağı vermek mi?