Ho, ho, ho… Bu kahkahayı bilmeyeniniz yoktur sanırım. Uzun beyaz sakallı, güleç yüzlü, ponpon şapkalı, kırmızı kostümlü, babacan bir adam… Huzurlu, mutlu ve umut dolu bakışları ile resmedilen Noel Baba’nın nevi şahsına münhasır kahkahası… Bu eğlenceli figür yaklaşık son 30-40 yılda büyük bütçeli reklam faaliyetleri ile birlikte Anglo-sakson kültür emperyalizminin bir enstrümanı olarak Türk kültürünün içine de yerleştirilmiş durumda. Yarım asırdan uzun bir süredir halkımızın zevkle tükettiği gazlı bir içeceğin bu kültürel enjeksiyona katkısı elbette yadsınamaz. Peki, kapitalizmin simgelerinden biri olan bu boyalı meşrubatın renklerini taşıyan Noel Baba’nın kırmızı kostümünün aslında yeşil olduğunu biliyor muydunuz?
Konu çok uzun ve bir yazar için çok fazla malzeme barındırıyor. O kadar çok şey anlatılabilir ki bu konuda. Ancak ben tek bir noktaya odaklanmayı tercih ediyorum. Size gazlı bir içeceğin yükseliş hikâyesi kapsamında Amarika’daki 1929 ekonomik buhranının etkilerinden söz etmeyeceğim. İlk defa 1964 yılında Bakırköy İncirli’de kurulan fabrika için yapılan istihbarat savaşlarını, fabrikanın kurucuları arasında yaşanan Habil-Kabil savaşını da anlatmayacağım. Bir reklamcının 1930 yılına kadar yeşil giyinen Noel Baba’yı kırmızılar içerisinde yeniden yaratmasının eğlenceli öyküsünden de bahsetmeyeceğim. Demre kökenli olduğu söylenen Aziz Nikolas da güzel bir başlangıç olabilirdi. Ancak dini figürlerin sekülerleşmesi kapsamında kilise ve kapital sahiplerinin kapışması da bu yazının konusu değil. Hikâyenin çok daha öncesini irdeleyelim istiyorum. Günümüzde Noel Baba olarak adlandırılan efsanevi kişiliğin tarihi kökleri içerisinde çok daha büyük gizemler bulunmakta… Önce tarihte şu yeşil kostümü giyen başka kimler varmış gelin bir bakalım.
Anadolu kültüründe Hızır olarak adlandırılan karakter arketipi bütün yeşil giyen efsanevi kişiliklerde gözlemleniyor. Hızır kelimesinin etimolojik kökeni araştırıldığında ise karşımıza yeşil kelimesi çıkıyor. Hıdrellez, Hıdır, Hızır vs kelimelerinin hepsinin anlam kökeni aynı; yeşil… Çeşitli toplumlarda, kültürlerde, dinlerde, efsanelerde hep bir yeşil giyen adam var. Bazen bir peygamber, bazen bir veli, kimi zaman doğaüstü bir varlık, bazen de bir iyilik misyonu olarak hep yeşil kostümlü bir karakterlerle karşılaşıyoruz. Adam yerine karakter diyorum çünkü kimi zaman bu kişinin bir insan değil de bir melek ya da hatta bir dünya dışı varlık olduğu inancı yaygın durumda… Peki, genellikle yeşil bir kostüm giyen, başında çift boynuzlu bir başlık ile sembolize edilen, bizim Hızır olarak adlandırdığımız olağan üstü yetenekleri olan kişi kim?
Yeşil giyen adam dendiği zaman aklımıza hemen Robin Hood geliyor. İskandinav mitolojisindeki tanrılardan biri olan ve benzer bir şekilde Kelt kültürüne de giren Cernunnos’un uyarlaması olan bu masaldaki tüm dramatik ögeleri ve karakter arketiplerini Shakespeare de Herne The Horny Hunter” adlı eserinde kullanmış. Kral Arthur efsanesinde de kahramanın yol göstericisi “The green knight”, yeşil şövalye olarak adlandırılan Sir Gawain de yeşil giyiniyor. Sümer’deki Upnapiştim, Dedem Korkut masallarında Boğaçhan’ı iyileştiren şifacı, Saltukname’de Sarı Saltuk’u alevlerden kurtaran ermiş, Köroğlu’na adını veren bilge kişi, İsmail’in gözüne mil çekilirken koşup kurtaran eren de yeşil giysiler içerisinde resmediliyor. Sadece giydikleri kostümler olarak da değil, hikâyelerde anlatılan bütün her şey birbirine çok fazla benziyor. Neredeyse hep aynı hikâye anlatılıyor.
İyilerin dostu, kötülerin düşmanı, zorda kalanlara yardım eden, Hızır gibi yetişen varlıklar… Dahası da var. Eski Türk mitolojisinde çift boynuzlu miğfer giyen Oğuz Kaan, Hz. Davut’un yanındaki Lokman hekim, Ayasofya inşası sırasında mimara kilisenin planlarını veren, kutsal topraklardan kutsanmış harç getiren doğaüstü varlık, Kuran’daki Zulkarneyn, Tevrat’taki Melkisedek, İskandinav efsanesindeki Kral Odin ve nicelerinin hikâyeleri hep Hızır ile örtüşmektedir. Hz. Süleyman’ın sarayında da bulunmuştur Hızır. Hüthüt kuşunun haber verdiği Belkıs’ın tahtını göz açıp kapayıncaya kadar getirenin de o olduğu söylenir. Hüthüt belki de Hızır’dır. Büyük İskender’e de bazen bir kuş şeklinde görünmüştür Hızır, bazen de bir âlim olarak…
İnsanlığın ortak mirası olan bir karakterden bahsediyoruz. İsimler değişse de karşımıza hep bir Hızır figürü çıkıyor. Germen efsanelerinde Sinterklaas olarak adlandırılan (Saint Nicolaos) Noel Baba, New Amsterdam’a (New York) göç eden Avrupalılar tarafından yanlış telaffuz edilince Santa Claus olarak İngilizceye yerleşmiştir. 19. Yüzyılın ortalarına kadar çok rağbet görmese de medyada kendisine yer bulmaya başlayınca yavaş yavaş popülerleşmiş ve Hıristiyan inancı içerisinde kendisine sağlam bir yer bulmuştur.
Hızır yeşil kostümünü Amerikan dolarına kaptırdıktan sonra ise rengi değişiyor ve Noel Baba kırmızı giymeye başlıyor. İşte karşımıza vahşi kapitalizmin en büyük yeteneklerinden biri tekrar daha karşımıza çıkmakta: Bize ait olanı başka bir renge büründürüp, allayıp pullayıp yepyeni bir ürün olarak bize geri satıyor. Allayıp pullamak deyimi de oldukça ironik oldu burada. Kırmızılar içerisindeki Noel Baba üzerinden milyarlarca yeşil dolar kazanan bir sektör yine karşımızda bıyık altından gülümsemekte…
Hepinize güzel bir yeni yıl dilerim.
Sevgi ve saygılarımla…
Emre Gürcan